Anksiyete Bozukluğu Olanların Yorumları? Anksiyete Bozukluğu Yendim?

Anksiyete Psikolojisi nedir? Sizin için detaylarıyla birlikte paylaştık.

Anksiyete Bozukluğu Olanların Yorumları? Anksiyete Bozukluğu Yendim?

Anksiyete Psikolojisi Anksiyete ve Panik Atak İnsan günlük streslerinin yanı sıra psikolojik travmalara maruz kaldığı zaman psikolojimiz aynı bağışıklık sistemimiz gibi bir koruma kalkanı oluşturarak kişinin olası tehditlere ve streslere karşı hazırlıklı olmasını sağlar. Anksiyete psikolojimizin bizim için kalkan olarak kullandığı bir korunma metodudur aslında ama tıpkı kanser olmuş bir bağışıklık sistemi yararlı hücreleri nasıl öldürüyorsa anksiyete olmuş bir insan da her güzel anını bir tehdit şüphesi ile harcar ve bu zamanlarını her zaman en kötü şekilde yaşar. Anksiyete eğer ilerlerse yerini panik atağa bırakır ki panik atak, sadece bir tehdit durumu algılamamızı değil bedensel olarak olmayan tehdide karşı bir etki göstererek bazı bedensel ve ruhsal aktiviteleri göstermemize yol açar.

Nefes alıp vermede hızlanma, vücutta soğukluk ve uyuşma, kalp çarpıntısı ve yaşayan kişiye ölecek gibi bir his tattıran panik atak psikiyatrik derecede bir hastalık olup maruz kalan kişilerin tedavi görmesi gerekir. Ama panikatak tedavisi yine yerini anksiyete krizlerine bırakır ki bu durum da hastanın kendi psikolojisinde en önce inanarak halletmesi gereken bir durumdur. Yaşadığı travmalar sebebiyle adeta kendi kanserini oluşturan insan yine bu kanserli hücrenin tedavisini kendi bünyesinde bulmalıdır. Gördüğü kötülükler yüzünden psikolojisine korkulardan bir nefret duvarı ören insan, o duvarları sağlamlaştırmak için kullandığı tehdit sıvasını psikolojisinin bir yapı taşı olarak kullanmış bu nedenle her tehdide karşı kendini savunabilmek için o duvarların arkasında anksiyetesini meydana getirmiş ve kendi kanserli hücresini doğurmuştur.

Anksiyete Psikolojisi Kötülük Duvarları

Çocukluktan beri bu duvarları gördüğü her kötülükte yükselten insan, sonunda bu duvarın arkasını göremez olur ve bu duvarın arkasına çıkmayı da bir tehdit olarak görür. Bu tehditler insanın bünyesinde birikir ve en sonunda yaşamayı bir tehdit olarak gören insanı intihara kadar sürükler. Buraya kadar gelmeden kurtulmak için bir yol arayan insan her çırpınışında fark etmeden kendi ördüğü duvarlara takılır ve en sonunda kendi ördüğü korku duvarlarını bile bir tehdit olarak görerek davranış hatta ilerleyen yıllarda kişilik bozukluğuna gidecek süreci beraberinde getirir.

Sonuçta her adımının kendisini ya intihara ya da kişilik bozukluğuna götürdüğünü gören insan, sonunda adım atmaktan vazgeçerek kaçınılmaz kaderine razı olur ve anksiyetenin kendisine getirdiği şartları kabul etmek zorunda kalır. Hayatın kendini geliştirmesiyle bunun sadece bir engel olduğunu gören insanlar içinse iş işten çoktan geçmiş olur ve bir ömrü harcamış bulur insan kendini. Bütün bunların böyle olmaması için bir şans daha isteyerek yaşar kalan hayatını. Peki o şans ona verilse ve bunları değiştirmek için bir ihtimali daha olsa ne yapmalıdır. Belki de en önce kendisine ne yapmaması gerektiğini sormak olacaktır. En önemlisi pes etmemelidir hiçbir zaman, gök yarılıp yedi cihan üstüne yıkılacak gibi olduğunda da, yer delinip yedi kat yer onu dibe çekecek gibi olsa da... yapmaması gereken bir diğer şey ise savaşmaktan vazgeçmemesi olacaktır zira savaştığı şey insanın kendisidir, kendi kurduğu duvarlar, kendi oluşturduğu tehditler ve kendi kurduğu tabulardır.

Anksiyete Psikolojisi Ne Yapmalıyız?

Peki yapılması gereken şey nedir? Attığı her adımda yalpalayan insanın yapması gereken en önemli şey tehditlere karşı güvende olduğunu kendine kabullendirmesidir. Psikolojimiz aslında tehlikeli olduğu kadar doğru kullanıldığında en çabuk tedavi aracıdır.

Zira insan psikolojisi bir şeyin var olduğuna ne kadar inanırsa, o kadar vardır inandığı şey insanda. Aynı şekilde hissedilen bir acıyı bastırmak için en güzel anılara odaklanmak bilinen bir eski işkence yöntemlerindendir. Bu ikisi ne kadar mümkünse, insanın olmayan şeyin kendisine tehdit olamayacağını kabullendirmesi bunlardan daha mümkündür. Her şeyi tehdit olarak algılamak ne kadar kanserli bir hücre gibi dursa da karşısında insanın, her daim güvende olduğunu telkin etmek o kadar ilacıdır. Bunun yanında tabi ki kişinin kendini geliştirerek, kendini meşgul edecek şeylerle uğraşması ve en önemlisi sevdiği işi, sevdiği insanlarla yapması gerekir. Zira bir insan kendini ne kadar aidiyetten eksik hissederse o kadar kapanır içine, insan içine ne kadar kapanırsa o kadar yükseltir o duvarları farkında bile olmadan. Sabredip o duvarları yıktığı zaman... işte o zaman o şans kendisine verilmiş olur...


Blog Forum

5445 Blog Yazdı...

Yorumlar