Sosyolojik Açıdan Aile Nedir? Psikolojik Açıdan Aile?
PSİKOLOJİK VE SOSYOLOJİK AÇIDAN AİLE
Kurumlar Sosyolojisi kitabının aile kurumu bölümünde, ailenin, kesin ve evrensel boyutlu bir tanımını yapmak yerine, aileyi ‘biyolojik ilişki sonucu insan türünün devamını sağlayan, toplumsallaşma sürecinin ilk ortaya çıktığı, karşılıklı ilişkilerin belli kurallara bağlandığı, o güne dek toplumda oluşturulmuş maddi ve manevi zenginlikleri kuşaktan kuşağa aktaran, biyolojik, psikolojik, ekonomik, toplumsal, hukuksal vb. yönleri bulunan toplumsal bir birimdir’ diye açıklar.
Bireylerin dünyaya gelişiyle yaşamı sürdürmeleri için bazı ihtiyaçları vardır,
ilk psikolojik ihtiyaçlarını ailede karşılarlar. Ailenin psikolojik açıdan bireyin üzerinde ciddi anlamda etkileri vardır. Bu etkiler aileye göre olumlu ya da olumsuz olarak değişebilir. Mesela birey ailesi tarafından kendini değerli hissettirilirse olumlu olarak ‘ben değerliyim’ duygusuna, değersiz hissettirilirse olumsuz olarak ‘değersizim’ duygusuna sahip olur. Bu durumlar bireyin yaşamını sürdürmesini ya da bunu istemesini etkiler.
Yakınlık ve dayanışma duygusu da bireyin psikolojisine etki eden ailede olması gereken özelliklerden biridir. Eğer ailede yakınlık ve dayanışma varsa, birey sorunlar karşısında yalnız kalmadığını bilir; yani dışarıda karşılaşılan birçok olumsuz durumlar, birey için yıkıcı ve yıpratıcı olmaz. Bu ailelerde güven duygusu baskındır. Güven duygusunun baskın olmadığı ailelerin içinde olan birey ise dışarıya hatta kendisine bile güvenemez, çevresinde yakın ve doğru ilişkiler kuramaz. Aile bireye sorumluluk duygusu da katar.
Tüm sorumluluğu kendi üzerine alan aileler, çocuğunu tabiri caizse ‘el bebek, gül bebek’ yetiştireyim derken aslında onları sorumluluk duygusundan mahrum bıraktıkları söylenilebilir. Böyle ailelerde yetişmiş bireyler yaşamlarındaki olaylardan başkalarını sorumlu tutarlar. Her çocuk birçok şeyle alakalı ilk eğitimini aileden alır. Sonrasında da bu eğitimi kendi hayatına göre şekillendirir, geliştirir veya geliştiremez. Bu durum kişiye göre değişebilir ama eğer ailede temel bilgileri alamamışsak veya yanlış şekilde aldıysak bu tüm hayatımıza olumsuz şekilde etki edebilir. İleride kendimizi okuyarak veya başka yollarla daha çok geliştirme imkanımız vardır ancak bunun sadece akademik açıdan bir gelişme olabileceğini düşünüyorum.
Kişiliğin, saygının, hoşgörünün, her türlü bilincin temelinin aileden geldiği kaçınılmaz bir gerçek. Bazı özellikler maalesef akademik eğitimle kazanılmıyor. Örnek verecek olursam; çok okuyup kadın cinayeti işleyen de var, hiç okumamış olup kadına gereken saygıyı duyan da… İşte tam bu devrede yine ailenin önemini görebilir, ‘ağaç yaş iken eğilir’ sözünü savunabiliriz.
Toplumsal açıdan ailenin önemi de fazladır
Öncelikle insanın soyunu da bireyler bir araya gelip aile olarak devam ettirir, nüfusun kaynağı olur diyebiliriz. Bir toplumun en değerli şeyleri gelenekleri görenekleridir. Bunları ailemiz sayesinde öğreniriz ve nesillerce yaşatırız.
Kurumlar Sosyolojisi kitabı ailenin toplumsal işlevlerini ‘aile geri dönüşlü olarak toplumsal kontrolün en önemli mekanizmalarından biridir’ diyerek anlatıyor. Aileler yeni bireyler yetiştirerek onları topluma hazırlar. Aslında bir toplumda ailelerinin yapısı ne kadar sağlamsa o toplum o kadar güçlüdür diyebiliriz. Aile toplumun özüdür sözüne birçok yerde rast geldim. Gerçekten aile ve toplum arasında görülebilir bir denklem olduğunu söyleyebilirim. Aileye yeterince önem vermeyen batı toplumlarında yıkıcı faaliyetler oluşmuştur. Bunun farkına varan batı toplumları son yıllarda tekrar aileye sarılmışlardır. İyi bir aile ortamında büyüyen çocuk, sağlıklı ve güçlü bir insan olarak topluma katılır. Bu da toplumun sağlam ve güçlü olmasına katkı sağlar.